Süreçler ve Sonuçlar

Sakız

Sevgili kızım bir süredir sabahları sakız çiğneme adeti edindi. Sabah sabah, kahvaltı öncesi sakız çiğnemesi beni de pek memnun etmiyor. Neyse, okula giderken "Baba midem bulanıyor" dedi. Ben de "buna sakız neden olmuş olabilir" dedim. O da "tamam, çıkardım ama hala bulanıyor" dedi. Eğer sakız çiğnemeye başladığı ilk dakikada midesi bulansa idi bunu sürdürür müydü? Sanmıyorum.

Jeff Olson "Keskin Kenar" kitabının tamamında bu davranış biçimine açıklama getirir. Kesinlikle tavsiye ederim. Sonuçların süreçlerden oluştuğunu anlamak da bir süreç işi. Günümüzde tüm çevresel faktörler sonuçların süreçlerinin emeğe dayalı olmadığını dayatıyor bizlere. Kitap uyarlaması filmlerden tutunda fast food dediğimiz hızlı servis edilen yemek tarzına kadar. O kitabı okumak belki bir ya da iki haftanızı alacakken yönetmen "hiç gerek yok biz sizin için okuduk" dercesine hikayeyi ekrana taşıyor ve 2 saat içerisinde bize aktarıyor. Oysa ki kitabı okuyan herkes kendi hikayesini yazıyor. Karakterleri kendi hayal dünyasını geliştirerek şekillendiriyor. Filmi izleyen zihin ise bu zahmete hiç girmeden yönetmenin kurgusunu satın alıyor. Böylece hazıra konmuş olmuyor mu?

Başarının tanımı da her birimiz için çok farklı olabiliyor. Bununla birlikte işlemesi gereken bir sürecin olduğunu sanırım unutuyoruz.

Evet, teknoloji sayesinde elli yıl önceki süreçleri yaşamadığımızı söyleyebiliriz. İletişim ve ulaşım baş döndürücü bir hıza ulaştı. Bu hız, bizim sabır ve irade sistematiğimizi etkilemiş gibi duruyor.

Doğaya ve dünyanın gelişim sürecine baktığımızda sonuçların zamana dayalı olduğunu görebiliriz. Yeni doğan bir bebek emeklemeden yürümeyecek, yeni atılan bir tohum filizlenmeden fidan olamayacaksa Sizce başarı da bu evreleri yaşamadan elde edilebilir mi? 

Bu süreçlerin zorluğunun bizim tutumlarımıza bağlı olduğunu söyler John Maxvell . Bununla birlikte hayalimizin büyüklüğü de süreci etkileyecektir. Kağıttan bir kayık yapmak ile gerçek bir gemi inşa etmek arasında fark var mıdır? Evet mi? İşte çaktınız.

Tamam da tutum falan, orayı kaçırdım galiba diyeceksiniz. Yok yok henüz değil. Gelmedik oraya.

Kalıcı bir başarı takım işidir. "Hiç kimse yalnız başına bir imparatorluk kuracak kadar büyük değildir" der Jim Dornan . Eee Napolyon kurmuştu. Fatih Sultan Mehmet ? Çok genç yaşında Osmanlı devletini, imparatorluk düzeyine çıkarmamış mıydı? Peki yalnız mıydılar? Düşünmenizi istiyorum.

Demek ki önce bir takım oyuncusu olmayı, sonra da oyunu yönetmeyi öğrenmemiz gerekecek. Sosyal medya jargonu ile takipçilerimiz olduğu sürece  lider olabiliyoruz. "Bu yolculuğun adıdır başarı" der Şükrü Tetik .

Bunu herkes yapacak mı? Herkes yapsaydı böyle bir yazıya ihtiyaç olur muydu? Olsa yazanı çok olur muydu? Bilmem..

Toparlayacak olursak emek verilmeden -bedel ödemeden demiyorum- elde edilenlerin kıymeti, bin yıl sonra da az olacak. Ve bu emek, zaman ile birlikte verilecek. Demlene demlene, sakin sakin, tutkuyla ve azimle..

Yorumlar