Sizi Siz yapan SECiMLERiNiZ

Sorumluluğu almak

Tümden gelelim


İçinde bulunduğumuz bir yaşam döngüsü var. Toplumsal farklılıklar olsa da genelleyebileceğimiz bir çok unsur dünyada yaşan herkes için temel prensip halini almış durumda. Doğum ve ölüm arasında kalan zamanda NASIL yaşadığımız, NELER yaptığımız, NEDENlerimiz ve KİMlerin hayatına dokunduğumuz Sizce önemli mi?

Efsaneye göre Son nefesini verirken hiç kimse kazanamadığı para, gidemediği yer, alamadığı terfiyi düşünmezmiş. İnsanın tek KEŞKESİ olurmuş : Sevdikleri ile daha fazla zaman geçirmek. Bunu ilke benimsemiş kişiler için yukarıda sayılanlar sadece birer kırtasiye.

Siz hiç "Sonunu düşünerek başla" ifadesini duydunuz mu? Bu beylik laf iki farklı şekilde de yorumlanabilir. Sırrı buz dağına bakış açısında gizli. 

NASIL mı?

İki belirleyici unsur yolculuğun yakıtı durumunda. Bunlar da kişinin hedefleri ve hayalleri oluyor. Eğer kişi maddesel ögelere -makam, rütbe, masasının boyutu, şirketteki odası, maaşı gibi- odaklanırsa durum farklı, duygusal tatmine odaklanırsa - ilişkiler, sevmek ve sevilmek, liderlik, yardım edebilmek, saygınlık gibi- durum farklı . Odaklar değiştikçe eylemler, eylemler değiştikçe sonuçlar farklı oluyor ve bilançonuzda, karnenizde, amelinizde hangisini severseniz onlar yazılıyor. Sistem yazılanları sevip sevmeyeceğiniz ile de ilgilenmiyor.

Neden mi?

Çünkü hedef koyan, hayal kuran ile amelleri işleyen, yapıp eden aynı kişi. Tencere, içine ne  konulursa onu pişirmekle mükellef.

Hayat paketiniz NELERden oluşuyor?

Azıkta neler var? Kimlerle yarenlik ediliyor? Sadece kendi faydamıza olan şeyleri alır, sadece kendimize hizmet eden kişilere yatırım yaparsak sürpriz sonuçlara da hazırlıklı olmalıyız. Peki ya iyilik tohumları ekilmiş tarlanız olsa? Aldığınız hasadı konu komşu ile paylaşsanız? İhtiyacı olana karşılıksız, hesapsız yardım etseniz? Bir çoğumuzun bu ifadeleri okurken dahi huzur hissettiğine eminim. 

Kimlerin hayatına dokunuyorsunuz?

İnsan insana her zaman lazım. 

Çok zengin ama yalnız, ailesine bile zaman ayırmayan genel müdür, çalışanı sokakta görse yolunu değiştirecek patron, müdürün adını çalan telefonunda gördüğünde tiksinen memur tanıdınız mı hiç? 

Peki ya simitçiye adıyla seslenen, görsen genel müdür demezsin -diyemezsin başka-  mütevazi patrondan ötürü iş yerinde yatan çalışan, lazım olsa kan bağışı için tüm takımı orada olan müdür tanıdınız mı? Hepsinden tanıdım, gördüm.

Sonunu düşünerek bir de buradan başlayalım. Rahmetli Barış Manço'nun dediği gibi;

Altın çöpe düşse değerini kaybeder mi? Tenekeyi parlatsan çeyrek altın eder mi?

Tüm hakları saklıdır. Mete Tolga Aktoprak

Yorumlar